Hayvana Şiddetin Psikolojisi
- Şebnem Kartal
- 30 Ağu 2024
- 5 dakikada okunur
Hayvanlara şiddet uygulama alışkanlığının kökeni genellikle aile içinde başlar. Aile içinde şiddete tanık olan veya direkt maruz kalan çocuğun bu davranışı önce cansız nesnelere, daha sonra hayvanlara uyguladığı, yapılan pek çok davranış çalışmasında gözlemlenmiştir.
Dünyadaki zalimlerin hayatına baktığımızda, büyük bir kısmının kendi geçmişlerinde bir noktada kurban rolünde olduğunu görürüz. Kurban ile zalimin kolayca yer değiştirebildiğini, aynı kişi olabildiğini görürüz. Ama bu bir kural değil elbette, her zalimin geçmişte kurban rolünde olduğu ya da her kurbanın ileride mutlaka bir zalime dönüşeceği anlamına gelmez.
Vicdansızlık türe özgü değil. Hayvana şiddet uluslararası literatürde fiziksel şiddet olarak adlandırılıyor. Şiddet tanımı hayvan veya insan için fark etmiyor (Prof. Dr. Nevzat Tarhan). İnsanlar şiddet uygularken her zaman en zayıf olanı seçerler. Hatta şiddet ilk önce eşyalara yönelik başlar. Daha sonra küçük hayvanlar giderek büyük hayvanlar, küçük çocuklar, büyük çocuklar, kadınlar, engelliler, yoksullar diye sıralanarak gider.
Küçükken hayvanlara işkence eden hatta öldüren çocukların ileride çeşitli suçlara eğilimli olduklarını bilim insanları söylüyor. Türkiye’de ve yurt dışında böyle birçok vaka var. Bu öfkeli ve şiddete eğilimli çocuklar güç kazandıkça hayvanlara uyguladıkları şiddet artar ve sonra bu şiddet insanlara yönelir.
Şiddet Bir Bütündür, Ortasından Tutup Çalışamazsınız
Tacizi izleyin, taciz her yerdedir. Bir kedi ya da köpek için, bir çocuk ya da bir kadın için olduğundan daha az gerçek değildir. Şiddet bir bütündür, bir sistem ve bir kültürdür. O nedenle bir bütün olarak ele almak gerekir. Ortasından tutup çalışamazsınız. Sözlü, fiziksel, cinsel, ruhsal diye ayıramazsınız. İstanbul’un göbeğinde bir adam bir kız çocuğunu sözle taciz eder. Ve buna hakkı olduğunu düşünür. Bunun Anadolu’nun kırsalındaki veya İstanbul’un başka bir semtindeki yansıması cinsel tecavüzdür. Memleketin bir yerinde bir insan bir ineğin ağzını ve ayaklarını birbirine bağlayarak işkence eder. Başka bir yerinde sokaklardan köpekler toplanıp uyutulur. Çünkü bakış açısı aynı. Aynı kafayla bunu rasyonalize eder. Kendince bir mantığa büründürür.
Kedinin kuyruğuna teneke bağlayan bir çocuk bir gün mutlaka boğazına bir tel bağlar. Küçükken kuyruğunu çekip itekleyen bir çocuk büyüyüp güç kazandığında kediyi tekmeler, duvara atar, başına bidon geçirir. Sonra bunu başka bir çocuk görür, kardeşi görür ve aynısını tekrarlar. Ve tüm bunlar olurken büyükler hiç ses çıkarmazsa şiddet bu şekilde bir kültür, bir sistem haline dönüşür. Hele bir de aile büyükleri ev içinde ya da dışında sözlü ya da fiziksel şiddet uyguluyorsa şiddet normalleşir ve meşrulaşır.
Kedilere, köpeklere yapılan şiddeti cezasız bırakıp, kadın cinayetlerini durdurmaya çalışmak anlamsız ve imkansızdır. Çünkü kediden sonra sıra mutlaka kadına gelecektir. Küçük yaşta çocuklara mutlaka empati kurmayı öğretmek lazım. Empati doğuştan getirdiğimiz bir beceri değildir, küçük yaştan itibaren öğretilir ve öğrenilir.
Hayvana Şiddet Cezalandırılmalı mı?
Hayvana şiddetin cezasına baktığımızda hukuki yaptırımların çok yetersiz olduğunu görüyoruz. Bu cezalar sadece maddi ya da kısa süreli hapis cezalarıdır. Yaptırımların ağır ve caydırıcı olması gerekir ki insanlar canlılara bu kadar kolay şiddet uygulayamasın. Ve şiddet de bu şekilde normalleşip meşrulaşmasın.
Sokaklarda isimsiz, çaresiz ve dilsiz bir ordu var. Ve bu son düzenlenen 5199 sayılı yasayla birlikte dışarıda bir katliam başladı. Gazetecileri içeri atan, kadınları öldüren, küçücük çocuklara tecavüz eden kafayla, köpeklere tecavüz eden, onların başını kesen, iç organlarını çıkaran kafa aynı kafa, aynı cehalet, aynı öfke, aynı vicdansızlık.
Bu yasada ciddi bir mantıksızlık var. Saldırgan köpekleri rehabilite etmek ya da tıpkı suça eğilimli suçtan vazgeçmeyen insanlar gibi hapsetmek yerine, katlediyor. Ama çocuklara tecavüz edenlere, kadın cinayeti işleyenlere bir şey yapmıyor. Bu yasanın mantığıyla gidersek erkekler kadın cinayeti işliyor diye bütün erkekleri katletmemiz gerekiyor.
Aşılamak, yuvalandırmak, kısırlaştırmak ve bu yollarla nüfus artışını kontrol etmek, rehabilite etmek, saldırgan olanları toplamak ve kimseye zarar veremeyecek şekilde pasivize etmek en mantıklı yol.
Hayvana şiddet geniş bir yelpazede ortaya çıkabilir. Sadece fiziksel şiddet değil, duygusal şiddet; kötü muamele, ihmal, istismar, hayvanın temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, ticari amaçlarla kullanılması ve eğlence için kötü muamele görmesi de hayvana uygulanan şiddettir. Maalesef, insanın kendini sürekli üstün varlık olarak kabul etmesi de hayvanlara zarar vermesine neden oluyor.
Onlar bizler gibi canlı; acıkıyorlar, susuyorlar, korkuyorlar, üşüyorlar, hastalanıyorlar ve Covid olup ölüyorlar. Hepsinin ayrı ayrı huyları var, kimi daha yumuşak, kimi daha sokulgan, kimi daha çekingen, kimi daha girişken, kimi sevilmekten daha çok hoşlanıyor, kimi değil. Onlar bizim dünyayı paylaştığımız bir tür, üstelik bizimle yaşamayı, sokaklarda aç kalmayı, hastalanıp çaresizce ölmeyi, tecavüze uğramayı kendileri istemedi. Bilmem kaç bin yıl önce bizim atalarımız istedi. Kedileri ve köpekleri insanla yaşamaya alıştırdılar, onları kendi çıkarları için kullandılar. Kedilere de köpeklere de bakmak, saldırgan ve hasta olanları rehabilite etmek, nüfus artışlarını kontrol etmek hepsi bizim görevimiz. Yapmamamız gereken tek bir şey var, o da onlara şiddet uygulamak ve katletmek. Buna asla hakkımız yok.
Ayrıca bu katliam insanların psikolojisini de çok etkiliyor. İnsanlar acı çekiyorlar, hayvanlarla empati kuruyorlar, özdeşim kuruyorlar, kendilerini onların yerine koyuyorlar ve canları yanıyor. Bu yasa yüzünden ülkenin büyük bir kesimi yas tutuyor. Çocuklar inanılmaz derecede travmatize oluyorlar. Sokaklarında katliama, kavgaya, tartışmalara tanık oluyorlar. Ve mahallelerinde her gün gördükleri, onları okul servisine kadar uğurlayan, apartman kapısına kadar takip eden, sevip okşadıkları, ailelerinin mama verdiği Gofret, Kovboy, Azman, Cesur, Köpük, Mınıs, Uyuşuk, Kaju, Tarçın, Memoş ve daha nicelerinin toplanarak götürülmelerine tanık oluyorlar. Hayvan severler ve hayvanlara şiddet uygulanmamasını öğrenmiş olan empati duygusu yoğun olan çocuklar bu anlamda hayatlarının en kötü dönemini yaşıyor.
Acaba Öfke Yer mi Değiştiriyor?
Bir de tabii ki bunun tam tersi var. Bu durumdan zevk alan, bunu onaylayan, “Nerede kalmıştı bu yasa,” diye sevinen bir güruh da var. Hayatlarında herhangi bir duruma, herhangi bir kesime duydukları öfkeyi bu yasayı vesile bilip, ceza almayacaklarından da emin olarak hayvanlara yönlendiren, onlara işkence eden ve şiddet uygulayan büyük bir kesim de var.
Çok emin olamadığım bir konu ise, acaba öfke yer mi değiştiriyor? Hayvan sevenlerden, eğitimlilerden, beyaz yakalılardan, entelektüel insanlardan hoşlanmayan, hatta nefret eden bir güruh var. İçlerindeki bu öfkeyi o insanlar yerine, onların korudukları ve sevdikleri canlılara yöneltiyor olamazlar mı? Bazen bana, şiddet gösterilmek istenen başka bir kitle var gibi görünüyor. Güçlü birine zarar veremezsiniz, onun sevdiklerine zarar verebilirsiniz, onu katledemezsiniz ama sevdiklerini katledebilirsiniz.
Ayrıca, bence daha kötü bir durum var; hayvanlara şiddet devlet eliyle normalleştirildiği ve meşrulaştırıldığı için sokaktaki insanlar kendi kendilerine vazife edinip kedi ve köpeklere şiddet uygulamaya ve hatta onları katletmeye başladılar. Adeta toplumun içinden bir canavar çıktı. Açıkçası devletin, “Köpekleri işkence ederek öldürün, kafalarını kesin, iç organlarını çıkartın,” diye bir talimatta bulunduğunu hiç sanmıyorum. Ama bakıyorsunuz ki bu vahşete tanık oluyoruz, mezarlar görüyoruz. Bu mezarlarda iğneyle uyutulmuş hayvanlar yerine işkenceyle öldürülmüş hayvanlar var. Bunlar toplumun içinden çıkan canavarların icraatları.
Peki Bu Yasa Geri Çekilmezse Ne Olur?
Bilimin aklıyla söylüyorum, bu yasa geri çekilmezse, ileride daha fazla orman yangını çıkacak, insanlar doğaya daha fazla zarar verecek, daha fazla hayvan katledilecek, sokaklarda daha fazla kavga çıkacak, daha fazla kan dökülecek, daha fazla çocuk tecavüze uğrayacak, aile içi şiddet artacak ve daha fazla kadın cinayete kurban gidecek. Bu yasa potansiyel suçluların artmasına ve potansiyel suçların daha fazla işlenmesine sebep olacak. Çünkü şiddet normalleşiyor.
Toplumdaki suç oranının artmasına, insanların içindeki öfkenin kendilerinden daha zayıf olana yönlenmesine ve toplum psikolojisinin daha fazla kötüye gitmesine engel olmak istiyorsanız lütfen yasayı geri çekin. Ve zavallı hayvanlarımızı bu katliama maruz kalmaktan kurtarın.
Sevgi ve saygılarımla,
Şebnem Kartal
Uzman Psikolog - Yazar
Comments